kişisel gelişim
PSİŞİK HALLER

Kişisel Gelişemiyor muyuz?

Maslow’un ünlü ihtiyaçlar hiyerarşisini hatırlayın. İnsanın yaşam serüvenindeki ihtiyaçların sıralandığı o piramit görselini. Piramidin en temelindeki basamak yeme-içme gibi fiziksel ihtiyaçları, onun üzerindeki basamaksa güvenlik ihtiyacını içerir. Bu somut ihtiyaçların ardından insanın soyut ya da manevi ihtiyaçlarını anlatan basamaklar gelir ve piramit göğe doğru yükselir. Sevgi/ait olma ihtiyacı, saygı ihtiyacı ve piramidin en tepesindeki kendini gerçekleştirme ihtiyacı. Kişisel gelişim kavramı, özünde insanın içsel yolculuğunu barındırır. İnsanın kişisel gelişimi, kendisine ait biricik potansiyelini, yani kendini gerçekleştirmesini sağlamak için vardır. Yani esasında hedef bir nevi nirvanadır ve yol epey uzundur.  

Aslına bakarsanız kişisel gelişim, insanlık tarihi kadar eski bir ilgi alanı. İnsan, varlığı için anlam arayan, bir anlam üretme kapasitesine sahip tek canlı. Binlerce yıldır süregelen dinler tarihi, felsefe metinleri ve sanat eserleri insanın anlam arayışının ve de insani potansiyelini iz sürmesinin bir sonucu. Sokrates’ten Konfüçyüs’e, Budist mantralarından Sufi hikayelerine kadar pek çok yıldız yol gösterdi insanlığa. Amaç, insanın sınırlı zaman dilimindeki varoluşuna bir anlam katabilmekti. Hala da öyle. Değişen bir çok şeyle beraber tabi.

Kişisel gelişim kavramından ne anlıyoruz? 

Bugün kişisel gelişim dendiğinde insanların kafasında oluşan kavram bir hokus pokus. Toplumsal yapılar değiştikçe, toplumların ihtiyacı olan insan tipi de değişiyor tabi. İnsan tipolojileri değiştikçe de toplumlar değişiyor. Neyse bu kısırdöngüyü bir kenara koyarak kişisel gelişimin ‘beş adımda mutluluk’ sloganına dönüşme hikayesine bakalım. Üretmek ve emek vermek insana dair en özel edimlerden. Ancak tüketerek var olduğunu sanan ve var olmak için sahip olmak isteyen insanlar haline geldik ya da getirildik birkaç on yıldır. Hepimiz kariyerlerimize, kaç dil konuştuğumuza, banka hesabımıza, trend mekanlardan yaptığımız pahalı alışverişlere göre değer görüyoruz. Başarılı olmazsak ölüyoruz. Ya da onun gibi bir şey.

Ne İstememiz Gerektiğini Öğreniyoruz!

Kendimizi yeterince iyi ifade edemiyorsak, demek ki eziğiz. Sevgilimiz yoksa, sevilmeye layık değiliz. Ne kadar tanıdık değil mi? Biz farkında olmadan tüm bu anlatılanlara inanıyoruz. Çünkü böyle bir hayata doğduk. Ve biz, bize birilerinin biçtiği rolleri layığıyla yerine getirmeyi öğrenmek istiyoruz. Kendimizi ‘yeterince’ iyi hissetmek istiyoruz. Hayatlarımızı hep başkalarının gözünden yaşıyoruz çünkü.  Duruma bakınca Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde sevgi ve saygı basamaklarını istiyoruz. Böyle istememiz gerektiğini düşünüyoruz.

Hani yeni yazılım programları yaratılır. Sonra hemen bazı virüsler hortlar. Yazılımcılar bu kez anti virüs programları oluşturur. Ya da bilindik başka bir hikaye anlatayım. Bir hastalık türer günün birinde, hemen ilacı da piyasaya sürülür. İşte onun gibi bir şey. Popüler kişisel gelişim kitapları da çağın oluşturduğu yapay ihtiyaçlardan doğan mutsuzluklara bir anti virüs ya da bir ağrı kesici gibi yetişiyor insanlığa. ‘Başarının 9 basamağı’nı sunuveriyor bize. ‘Para kazanmanın 17 altın kuralı’ diziliveriyor kitap raflarına. ‘Kocanızı elinizde tutmanın 13 altın kuralı’nı her kadının bilmesi şart oluyor. Sonra bir bakıyoruz. Herkes birbirinin aynı tepkileri veriyor. Mülakatlardaki aynı çakal sorulara aynı hinlikle yanıtlar veriliyor. Kolay para kazananlar, instagramdan bol yogalı bol seyahatli bol gülücüklü fotoğraflarını paylaşıyor. Çocuklarına nasıl daha iyi helikopter anne baba olmanın yollarını anlatıyorlar. Buradan öğrenilenlerle whatsapp gruplarında öğretmenler çekiştiriliyor. On tane olumlama cümlesi kurmadan günümüzü bitirmiyoruz. Aranızda mutlu olan var mı? Bize hayatın sözde sırlarını pazarlayanlar olmasın?  

Kişisel Gelişimde Neden Başarılı Olamıyoruz?

Toplumumuzda ‘felsefe yapma’ sözü devam ettikçe, kişisel gelişimimizde başarılı olmak çok mümkün değil sanırım. Değişim için önce neden değişmek istediğimizi bilmemiz gerekiyor. Değişim için düşünmek ve sorgulamak gerekiyor. Bu öyle iddia edildiği gibi kolay değil. ‘Düşünce şeklini değiştir ki hayatın değişsin’ sözü insanı bir şeylerin kolayca, emek vermeden yapabileceği sanısına kaptırıyor. İnsan, iddia edildiği gibi bir yarış atı değil. Öyle de mutlu olmuyor zaten.  Hazır reçetelerle hayatımız değişmiyor, çünkü biz değişmiyoruz, değişmek istemiyoruz. Biz böyle olduğumuz gibi kalalım, etrafımız değişsin istedikçe girişimler nihayete ulaşmıyor. Bu yüzden başarı odaklı kişisel gelişim kitapları okuyan insanlar sonrasında başarılı olamadıklarında daha mutsuz oluyor. Umutlarını yitiriyorlar, Çünkü bu sözler sihirli değnek vadediyor. ‘Sihirli değnekle bile başaramadın, hmm demek ki çok eziksin!’ 

Potansiyelin Dışa Vurumu

Maslow’a dönelim ve son basamağı tamamlayalım. İnsanın kendini gerçekleştirmesi ihtiyacı. İçinde var olan potansiyeli yaşamının tam orta yerine koyması. Sorular sorması, kendisini tanıması. Bilinçli tercihler yapması ve bu tercihlerinin sorumluluğunu alabilmesi. İşte kişisel gelişim denen süreç aslında tam da piramidin en tepesindeki ihtiyacın bir yansıması olarak gerçekleşiyor. İnsanın daha mutlu bir hayat yaşaması elbette öncelikle kendini tanımaktan geçiyor. İnsanın kendisiyle yüzleşmesi, hasar tespitini doğru şekilde yapabilmesi. Bunu yaparken ne başkalarını suçlaması, ne de kendini gömmesi gerekiyor. Bunun için içimizde var olan irade gücüne ve bolca emeğe ihtiyaç var. İnsanlık tarihi boyunca bize bu yolda ışık gösterecek pek çok kaynak zaten mevcut.

Kişisel gelişim ihtiyaç halinde başvurulacak bir yöntem değil, sürekli devam eden bir yolculuk. Bu sürece bir ağrı kesici gibi davrandığımızda, ağrılarımız belki kısa bir diniyor. Ama sonrasında kaldığımız yerden, hatta daha da kötü bir noktadan devam ediyoruz. Küçük bir çocukken kemiklerimiz ağrırdı, çünkü büyüyorduk. Gelişmek ağrılı bir süreç, ağrı kesicilerle acıdan kaçmak yerine, bizi olgunlaştıran acıların farkında olmak, kendimizin farkında olmak bu sürecin temelini teşkil ediyor. Ve son söz, kişisel gelişim, adı gibi kişisel bir süreç. Aynı kitaptan kopya çeken sınıfın sınav kağıtları gibi aynılaşmak değil. İnsanın farklılığının farkında olması ve kendi biricikliği doğrultusunda yolunu şekillendirmesi bu sürecin en temel bileşeni.

deliliksozlesmesi@gmail.com

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir