UYUMSUZ(A) NOTLAR

Alışmak, Unutmak, Şaşırmak

Metro durakları insanın alışma duygusunda ne kadar mahir olduğunun basit ama iyi anlatan bir örneği olur mu tartışılır; ama alışmak için öyle uzun uzun beklemeye gerek olmadığını, alışmanın insanı çabucak sarmaladığının kanıtı olduğu su götürmez. Henüz birkaç dakikadır metro bekleyenler bu kamusal alanı kendisinden hemen sonra gelenlere karşı sahipleniverir, durağın yeni gelen sakinlerini nasıl da göz ucuyla süzüp buranın yerlisi benim mesajını vermeye çalışırlar fark etmeden.

Alışmak, insana ait en şaşırtıcı duygu. Her insanın farklı bileşenlerden oluşan terkibine eklenen, bambaşka şekillerde tezahür eden duyguların başında görürüm alışmayı. Geriye baktığımda, hayatımın farklı dönemlerinde ve hatta dönüm noktalarında bambaşka duyumsamışım bu duyguyu. Genel duygu tanım çizelgemde ise alışmak, tartışmasız biçimde şaşırmanın kontrastı olarak kodlanmış.

Buralardan geçip gitme telaşında kaçımız alışmaya şaşırmanın yarattığı kontrastın muhteşem uyumunu fark ediyoruz? Alışmanın verdiği rehavetin, bu rehavetin üzerimize serptiği ölü toprağının bizi nasıl da bir önceki halimizden bambaşka bir görünüme ya da bir manaya büründürdüğünü bir an fark edip şaşırıyoruz?

Şaşırmak > Alışmak ~ Unutmak

Alışmanın eş değeri olmasa da en azından en yakın anlamlısı unutmaktır çizelgemde. Bir şeyin varlığına ve yokluğuna kolayca alışır insan. Alışınca da unutuverir. Şaşırmak ne denli farkındalık damarını diri tutarsa, alışmak da bir o kadar üstünü örter yeni kazanımların. Deneyimlenen her yeni şey alışılarak unutulur, anlamsızlaşır. Bu süreçte kazanımın dönüştürücü etkisi, şaşırmanın gücü ve kalıcılığı ile orantılıdır. Bazıları daha çabuk evrilir, şaşırma ve alışma arasındaki sürenin kısalığına aldırmaksızın kazanması gerekeni alıp bir kenara koyar. Bazılarıysa daha hoyratça tüketir karşılaştığı her yeniyi. Hemen alışır ve unutuverir.

İnsanın iki temel özelliği olan nankörlüğü ve unutkanlığının birbiri ile bağlantısı, alışmanın ve unutmanın yakınlığı kadar ortadadır. İnsan, benliğini hoş tutan şeye kolay alışır. Bu duyguyu öyle kolay benimser ki, ezelden beri aynı hal içinde olduğuna inandırır kendisini. Bunu hak görür. Kendinden bir parça sayar. Kolay benimser ve verileni unutur. İnsan, benliğine ağır geleni ise reddeder önce. Kolay alışmaz. Kendisine reva görmez. Nihayetinde illaki alışır. Bu kez yine unutur. Önceyi unutur, sonrayı unutur. Tüm hücreleriyle alıştığı şeyi benimser. Şaşırmadığı için unutur.

Doğru olanın alışmak ve unutmak olduğu, şaşırmanın safdillik olduğu salık verilir

Şaşırmak, alışmak ve unutmak.. Birbirine bağlı bu üç duygu sirkülasyonunun verdiği tuhaf bir tatla bezenmiş bir sarmalın içindeyiz. Hızla geçiyoruz ki, çokça şaşırmadan, benliğimizin ne kadarını bir sonraki kareye taşıdığımızı hesaplamadan çarçabuk alışıp unutalım.

Çünkü şaşırmak yavaşlatır, sorgulatır, afallatır. Alışmak ve unutmak ise sanal hedeflere ulaşmak için vakit kazandırır. Belki bundan dolayı, kurulu düzenin devamı için yaratılan ideal tipolojide doğru olanın alışmak ve unutmak olduğu, şaşırmanın safdillik olduğu salık verilir. Şaşıranlar, bir an düşünmek için mola isteyenler, şaşırabilmek ve fark edebilmek için sorgulayanlar başarısızlıkla etiketlenir. Çoğu zaman depresyon tanısı konur şaşırıp duraksayanlara. Alışıp unutarak normalleşenler arasında kaybeden olur şaşırma duygusunu bilerek ya da bilmeyerek duyumsamaya çalışanlar. Şaşırmanın verdiği adaptasyon süreci kayıp yıllar olarak damgalanır. Yaşam döngüsünde durup düşünmeye, şaşırarak hissetmeye vakit yoktur oysa. Herkes birbirinin tekrarı hayatlar yaşamalıdır. Birbirine benzeyen ve şaşırmaya mahal vermeyen hayatlar.

Günün sonunda hayat, çokça alışabilenlere aittir. Bir parça da şaşıranlara. Sosyal seleksiyonun ardından baki kalanlar alışıp unutuverenler olur. Şaşıranlarsa uyum sağlamakta zorluk çektikleri hayatı duyumsamaya çalışırken bocalar. Alışıp unutmaya kodlanmış hayatta kaybettiklerini düşünmek şaşıranlar için en kötü sondur. Hem şaşırmaktan ve farkında olarak yaşamaktan vaz geçerler, hem de tüm biriktirdikleri farkındalıklarını basit ama dokularına uyumsuz şekilde kodlandığı için bir türlü kabullenemedikleri hayatın filtresinden geçerken bırakırlar. Bu geçişle ellerinde ne bu dünyaya ait bir yapı taşı, ne de var olduklarını hissedebilecekleri bir öz kalır. Alışmak ve unutmak yarışında ön saflarda koşanların kuralları altında edilgenleşerek tamamen kaybolurlar.

Ve şaşırmakta ısrarcı olanlar..

Şaşırmaya devam edip hayata dokunabilenler de vardır kuşkusuz. Kendilerinden farklı kodlanmış hayata tutunmanın yolunu bulan ve kendilerini farklı yapan her neyse özümsemiş şanslı küçük bir kitle. Onlar hala içine doğdukları dünyanın farklı bir yer olması gerektiğinde ısrarcı. Hayatın akışında gördükleri her kare yerine başka kareler koymaya devam ediyorlar zihinlerinde. Şüphesizce inandıkları bu yeni karelerin, onların bu hayatta sahip olabileceklerini en aza indirgemesine aldırmadan. Tersine dünyanın hala yörüngesinde yol alabilmesinde, alışıp unutmayı reddetmenin sonucunda oluşan bu karelerin biraz da olsa etkisi vardır, kim bilir?

Mart-2015

2 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir