Kurban Tuzağından Kurtulmak: Kurban Oyunu Nasıl Oynanır?
Hayatta hep kötü olayların sizi bulduğunu düşünüp kendinizi sık sık çaresizlikle kuşatılmış mı hissedersiniz? Özveriyle giriştiğiniz aile, arkadaş, sevgili ilişkilerinde hep yaralananın siz olduğunu, üstüne üstlük bir de fedakarlıklarınızla karşı tarafı düşmanlaştırdığınızı mı düşünürsünüz? Karşılaştığınız sorunları değerlendirirken, olan bitende baş aktör olarak hep başkalarını görüp onları suçlar mısınız? Bazen hayatınızın kontrolünün elinizden kayıp gittiği olur mu? Bu sorular size tanıdık geldiyse bir kurban oyunu oyuncusu olabilirsiniz.
Diane Zimberoff, ‘Kurban Tuzağından Kurtulmak’ kitabında kurban sarmalı içinde yetişen milyonlarca insanın yaşadığı ve etrafındakilere yaşattığı mutsuzluk ve umutsuzluk hastalığına Kalp Merkezli Hipnoterapi metodu ile çözüm vaat ediyor. Zimberoff , geliştirdiği yöntemle kişinin tüm davranışlarını etkileyen geçmiş örüntülerinden kurtularak gerçek benliğine ve potansiyeline dönmesi için bilinçdışı odaklı bir dizi hipnoterapi seansı öneriyor ve kalp merkezli hipnoterapi eğitimi almak isteyen terapistler için dünyanın her yerinde konferanslar veriyor.
Kurban Tuzağından Kurtulmak kitabı, iki ana kısımdan oluşuyor. İkinci kısım, çözüm önerileri sunuyor ve terapistlere ve bu metoda başvurmak isteyen danışanlara bir rehber niteliğini taşıyor. Kitabın ilk kısmı ve bahse değer en ilginç kısmı ise sorunlarıyla dürüstçe yüzleşmeye hevesli okurlar için farklı bir perspektif sunan popüler psikoloji ve kişisel gelişim kitabı niteliğinde. Zimberoff’un kitabını farklı kılan, kurban örüntüsüyle büyümüş kişilerin farklı zamanlarda kurban-kurtarıcı-zorba üçgenindeki rolleri performe ettikleri ve bu performansların akışkan roller olarak aynı kişi tarafından döngüsel şekilde icra edildiğini iddia eden analizi.
Kurban Oyunu Nedir?
Kurban Oyunu, pek çok kişinin düştüğü tehlikeli bir tuzak. Oyun öyle gerçekçi bir simülasyonla tasarlanmış ki, bir oyunun içinde olduğunuzu fark etmek kolay değil. Nesiller boyu aktarılan sağlam bir gelenekten geldiği için bu oyunun içinde yetişen bireylerin kendisini sorgulamasına çoğu zaman izin vermiyor. Oynandıkça ustalık kazanılan, ustalaştıkça yeni kurban pozisyonlarının karşınıza çıkma ihtimalinin güçlendiği bir sarmal.
Bu oyun için yeterli şart, ailede en az bir ebeveynin kurban oyununu bilmesi. Sonrasında ailenin tüm bireyleri kolayca öğreniyor kurban oyununu. Sevginin koşullara bağlı olduğu bir aile bu. Özellikle çocuklar, dünyaya dair her şeyi öğrendikleri rol modellerinden kopyalayıp hayatlarına yapıştırıyorlar. Sonrasında yeni kurban deneyimleriyle karşılaşıyorlar. Bu oyunu bilenler birbirlerini çok uzaktan bile tanıyabiliyorlar, bu yüzden oyunu bilenler yakınlaşıyor, birbirini mıknatıs gibi çekiyorlar hayatlarına. Çünkü kurban oyuncularının kendini en ‘güven’de hissettikleri alan, yine bir kurban oyununun performe edileceği ilişkiler oluyor. Sonra birlikte paylaşıyorlar alıştıkları bu mutsuz oyunu. Kurban deneyimleri arttıkça bireyler daha da pekiştiriyor oyunun kurallarını ve her kurban pozisyonu daha da ustalaştırıyor bu oyuncuları.
Kurban oyununun oynandığı aileler, disfonksiyonel/işlevsel olmayan, sağlıksız aileler olarak tanımlanıyor. Rollerin birbirine karıştığı, sınırların net olmadığı ilişkilerin olduğu aileler performe ediyor bu oyunu. Zorba ebeveyn, kendisine ait hiçbir sorumluluğu kabul etmezken etrafındaki her şeyin mükemmel olmasını bekliyor, ama mükemmelin ne olduğu konusunda belirlenmiş kurallar ya da bir sınır yok. Kurban çocuklar ne yaparsa yapsın bu mükemmelliğe eremedikleri için kabul görmüyor ve düşük özsaygıyla yetişmeye başlıyor. Var olmalarının tek yolu ise kurban oyununa katılmak. Bu sebeple var güçleriyle öğreniyorlar bu oyunu nasıl performe edeceklerini.
Kurban oyununda sorunların üzeri hep kapatılıyor
Bu oyunda yalancı gülümsemeler oluyor; sebepsiz korkular, acıma ve sevginin birbirine karıştığı duygu durumları, şüpheler, güvensizlikler, maskeler, dış dünyadan farklı kurallar ve sürüsüyle bahaneler. Çocuklar, kendileri olmanın tehlikesini hemen fark ediyor bu oyunun oynandığı ailelerde. Çünkü kendileri gibi oldukları her anda ya susturuluyorlar, ya da duyularıyla alay ediliyor. Bu yüzden kendisi gibi hissetmenin ne demek olduğunu bilmeden büyüyorlar. Ebeveynlerinin sergiledikleri kurban, zorba ve kurtarıcı rollerinin hangi durumlarda nasıl performe edileceğini öğreniyorlar bu zorla tutuldukları oyunda. Ve kaçınılmaz olarak birer kurban oyuncusu haline geliyorlar.
Kurban oyunu, içinden çıkılmadığı sürece kişinin hayat çizgisini, bir bakıma kaderini belirleyecek bir tuzak. Kurban oyuncuları, girdikleri tüm ilişkilerinde kendi rollerine uygun birer kurban oyuncusu seçiyor. Bu durum özellikle duygusal ilişkilerde net bir şekilde gözleniyor. Kurban oyunu oynamayı bilen iki kişi birbirlerini çok uzaktan tanıyor ve çekiyor. Böylelikle bu zehirli oyunun nesilden nesile aktarılan geleneği devam ediyor.
Kurban Oyununda Rollerin Paylaşılması
Kurban üçgenindeki kurban- kurtarıcı-zorba rolleri tüm oyuncular tarafından performe edilebilir şekilde tasarlanmış, diğer bir değişle rollerin birinden diğerine geçiş mümkün ve hatta kaçınılmaz. Çünkü herkes özünde bu oyunun temel rolü olan kurban kişiliği içinde barındırıyor ve üçgendeki her rol kurban kişiliğin farklı tezahürleri. Bu yüzden bu oyuna hangi rolle başlanırsa başlansın, bir şekilde her rol aynı kişi tarafından farklı zamanlarda performe ediliyor.
Kurban oyununun performe edildiği ailelerde net olmayan bireysel sınırlar var. Rollerin sağlıklı tanımlanmaması nedeniyle tüm kimlikler birbirine karışmış durumda. Aile bireyleri kurban üçgeninde bir pozisyondan diğerine öyle hızla akıyorlar ki, gerçek benlikler önce bir kenara bırakılıyor, sonra da belirsizleşiyor. Bu durumda en etkin faktör, oyuncuların birbirine karşı kullandığı suçluluk duygusu. Oyunun özünde yatan kurban kişiliğinin temeli olan suçluluk, kurban-zorba-kurtarıcı rollerinin eşgüdümünün sağlanmasında temel bileşen olarak beliriyor. Zorba, başına gelen her kötü şeyden dolayı diğerlerini suçluyor. Kurban, kendine acınmasını sağlamak için suçluluk duygusunu kullanıyor. Kurtarıcı, suçluluk duygusuyla manipüle edildiği için kendisini başkalarını kurtararak aklamaya çalışıyor.
Kurban oyunu oynayan aile bireyleri kontrol amaçlı suçluluk duygusunu öyle çok kullanırlar ki, bireylerin hiç biri aslında ne istediğini bilmez. Herkes oyuna öyle dalmış durumda ki, kimse bağımsız bir birey olamıyor. Üstüne üstlük rollerdeki hızlı geçişler de bireyin gerçek benliğini iyice köreltiyor. Kurban oyunu hakkında genel bilgi sahibi olduğumuza göre, şimdi kısaca kurban ve zorba rolünden bahsedip sonrasında kurtarıcıya odaklanabiliriz.
Kurban Rolü
Kurban, hayattaki tüm zorlukların hep kendisini bulduğuna inanır. Acı çekmek onun yaşam biçimi haline gelmiştir. Sosyal ilişkilerinde hep reddedildiğine ya da reddedileceğine dair bir yargı içindedir. Olan bitenden dolayı hep kendisini suçlar bir yandan. Olaylar karşısında güvensizlik ve çaresizlik içinde hisseder. Çaresizliği, kendisiyle ilgili sorumluluklarını üstlenecek gücü zayıflatır, güçsüzleştikçe daha çok çaresiz hisseder ve acı çeker.
Ailelerde genellikle ebeveynlerden biri zorba rolünü üstlendiğinde kurban rolü diğer ebeveyne kalır önce. Özellikle kurban oyununda zorba performansı sergilemeyen diğer ebeveyn, kurban ya da kurtarıcı rolünde salınır. Kurban ebeveyn içinde bulunduğu evlilikte çaresizdir. Kendisine sürekli acıyordur. Hep olan bitenden dolayı başkalarını suçluyordur. Kendi sorumluluğunu almayıp başkalarını suçladıkça da çaresizlik hissi artıyordur. İlgi çekmeyi sever. İnsanların ilgisini kendisine acıdıkları taktirde çekebildiğinin farkında olduğu için sürekli kendine acıma davranışı ile bir kurtarıcı bekler. Bu durumda çocuklar kurban ebeveyne acımaya ve kurtarıcı rolünü üstlenmeye başlarlar.
Zorba Rolü
Zorba rolünün performansında öfke patlamaları ve başkalarını suçlama davranışı öne çıkar. Kişi öfkesini kontrol etmekte sorunlar yaşar, işler ters gittiğinde ilk yöneldiği düşünce ya da davranış biçimi suçlama olur. Hayatı düzene koymak için gereken şartların bir türlü olgunlaşmadığından dem vurulur. Kişi etrafındaki herkesi ve her şeyi bir yük olarak görür ve ani manevralarla hayatında büyük değişiklikler yapmaya çalışır. Zorba performansında bağımlılık da altı çizilmesi gereken bir özelliktir. Kişi içindeki öfkeyi bastırmak için çeşitli bağımlılıklar geliştirebilir.
Peki zorba rolü nasıl öğrenilir? Ailede, geçmişinde ait olduğu kurban oyununda kurban-kurtarıcı-zorba üçgeninde ‘kurban’ olan ve içinde biriktirdiği öfkeyi zorbalıkla dışa vurmaya başlayan ebeveynlerden birinin etrafında başlar oyun. Zorba da özünde bir ‘kurban’dır, ancak o ‘kurtarıcı’ rolünü değil, ‘zorba’ rolünü tercih etmiştir. İçten içe kendisini çaresiz hisseder. Başarısızlıkları için başkalarını suçlar, türlü bahaneler bulur. Kendisine içten içe acır ama bunu dışarıya zorbalık olarak yansıtır. Başkalarını istismar eder, kendisini izole eder ve kurban çaresizliğini yatıştırmak için her hangi bir bağımlılıktan medet umar. Her an patlamaya hazır bir bombadır o. Neye ne zaman öfkeleneceği belli değildir. Zorba, esasen kurban benliğinin ona hissettirdiği çaresizliği ve eksikliği kendinden zayıf olanlardan çıkarıyordur. Ailenin dış dünyadan farklı kurallarını kendisi koyar. Bu kurallar hiç dile getirilmese de gizli bir anlaşma gibi işleyen katı kurallardır. Başkalarını kontrol etmek için suçluluk duygusunu pekiştirecek manipülasyonlara da sıklıkla başvurur.
Bir Kurban Oyuncusu Olarak Kurtarıcı
Kurtarıcı rolü performe edenler; fedakar, yardımsever, verici ve hayır diyemeyen kişilerdir. Girdikleri ilişkilerde verici özellikleri öyle ağır basar ki, geçmişe dönüp baktıklarında kendinden çok şey feda ettiklerini ama istedikleri karşılığı hiçbir zaman alamadıklarını düşünürler. Kurtarıcı her zaman ihtiyaçlarının görmezden gelindiği ortamlarda bulur kendisini. Çevresinde ne kadar sorun varsa üzerine atlayıp çözmek gelir içinden. Sanki bir şeyler yolunda gittiğinde, yani uğraşacak bir sorun olmadığında kocaman bir boşluk duygusu kaplar içini. Bir bakıma kaos bağımlısıdır. İhtiyaç duyulmaya da bağımlıdır. Kurtarıcılar, aslında kendilerine yardım etmeleri gerekirken başkalarına yardım peşinde koşturup duran kurbanlardır. Başkalarına yardım ederek kendi içlerindeki kurbanın çaresizliğini dindirmeye çalışırlar.
Kurban oyunundaki diğer roller gibi kurtarıcı rolü de ailede öğrenilir. Rol model, zorba ebeveynin karşısında çocuklarına karşı kurtarıcı rolünü benimsemiş diğer ebeveyn olabilir. Kurtarıcı ebeveyn zorba ebeveynin davranışlarıyla incinen çocuklarının üzerine titrer. Onların sorumluluklarını kendisi üstlenir. Çocukları zorbaya karşı korumaya çalışır. Bu durumda çocuklar kendilerini kurban rolünde bulurlar. Ama roller değişkendir. Kurtarıcılık rolünden bunalan ebeveyn birden tükenmiş hissederek kurban ya da zorba rolüne geçebilir. Bu takdirde kurtarıcılık çoğunlukla çocuklardan birine ya da hepsine geçer.
Kurtarıcı rolünün benimsenmesi için bir rol model olması şart değildir
Çocuk, kurban oyunundaki roller dağıtıldığında kendisine verilen kurtarıcı rolünü doğrudan performe etmeye de başlayabilir. Zorba ebeveynin karşısında, diğer ebeveyn kurban rolüne büründüğü durumlarda çocuklara kurtarıcı rolü düşer. Örneğin anne, kurban rolüne öyle sık bürünür ki, ‘eğer çocuklar olmasa evliliğini devam ettirmesi mümkün değildir, tüm bu çektiklerine çocukları için katlanıyordur.’ Kurban anne bu mesajını hem açıktan hem üstü kapalı yerleştirir çocukların zihnine. Böylelikle çocuklardan biri ya da tamamı ailenin ‘kurtarıcı’sı rolüne bürünüverir. Kurtarıcı, ailede kolaylaştırıcı ve kavga gürültüyü yatıştırıcı rol oynar. Böylelikle kendi ihtiyaçlarını ötelemeye başlayarak anne-babanın rolünü almaya başlar. Sorun çözümü hep ona düşer. Kurbanı zorbadan kurtarmak, zorbanın öfkesini dindirmek, ailede barış atmosferi oluşturmak, kurbanın ihtiyaçlarını karşılamak hep kurtarıcı rolüne itilen bu kurbanların görevi haline gelir.
Kurtarıcı rolünü yüklenmek, çocuk için yoğun duygusal sorumluluk almayı gerektirir. Erkenden büyümek zorunda kalan çocuklar, kurtarıcı-kurbanlardır. Gerçek duygularını bir kenara bırakmak zorundadırlar kendi tercihleriyle girmediği bu oyunu sürdürebilmek için. Bu sebeple kurtarıcı rolüyle büyüyen çocukların bireysel sınırları silikleşir, hatta hiç oluşmaz. Özsaygı yitirilir. Çoğunlukla özgüveni düşük bireyler olur büyüdüklerinde kurtarıcı kurbanlar.
Kurtarıcı rolü nasıl performe edilir?
Kurtarıcı rolü kişide yeterince pekiştiğinde kendi benliği yerine kurtarıcı kişiliği ön plana çıkar, özündeki kurban bu role hep eşlik eder. Artık kişi, hayatı boyunca kurtarıcı olacağı rolleri seçmeye başlar. Bu durum, kurtarıcının kendisini içinde rahat hissettiği bir konfor alanına dönüşür. Kurtarıcı her zaman hayatına bir kurban çeker ve sonunda mutlaka bir zorbaya dönüşür.
Kurtarıcı-kurban, hayatında tüm çaresizleri mıknatıs gibi kendine çeker. Başkaları yardım talep etmeden yardım etmeye öyle alışmıştır ki, girdiği her ilişkide verici taraf o olur. Çünkü kurtarıcı- kurban, başkalarının ona ihtiyaç duymasından beslenir hale gelmiştir. Sanki bir başkasının sorumluluğunu üstlenmezse yok olacaktır. Verici olmazsa, kişiliği reddedilecektir. Esasen kurtarıcı-kurban, dış dünyaya karşı varlığını bu şekilde kanıtlar hale gelmiştir. Bu yüzden, kendi sorunlarının üzerine başkalarının sorunlarını ekliyordur. Hatta çoğu zaman başkalarının hayatını kendisininkine önceliyordur. Kurtarıcı kurban, etrafta çatışma olsun istemez. Her sorunu çözmeye adamıştır kendisini. Çünkü alıştığı ve kendisini değerli hissettiği atmosfer budur. Başkalarından aldığı sorumluluklar kendi sorumluluğuymuş gibi hisseder, bu sorumluluklar karşısında yoğun stres altına girer. Bir yandan başkalarına yardım ederek kendisini güçlü hissediyordur. Diğer yandan çözemediği sorunlar karşısında kendisini eksik hissediyordur. Bu döngü onu hep bir acı sarmalı içinde tutar. Bu ‘fedakar ve cefakar anne’ modeline uygun bir roldür. Bu durumda kurtarıcı, içindeki yoğun kurban rolünü hisseder, acı çekip üzülmek dışında ne yapacağını bilmez.
Kurtarıcı kurban, ailesindeki zorba-kurban ebeveynlerine karşı bu üçüncü rol olan kurtarıcı rolünü benimsediğinden, kurbana karşı içindeki acıma duygusunu çoğunlukla sevgiyle karıştırır. Kurban rolündeki bireylere acıdığı için yakınlık duymayı öyle benimsemiştir ki, duygusal ilişkilerinde acıma hissi duyabileceği çaresiz-kurbanları ‘sevgiyle’ hayatına çeker. Bu, kurtarıcının acıma ve sevgiyi birbirine karıştırmasından kaynaklanır. Kurtarıcı rolündeki yükleri ağır geldiğinde ise hızla kurban rolüne geri döner ve ilk işi önce kendisine acımak sonra da kendisine acınmasını sağlamak olur.
Kurtarıcı-kurban, içindeki zayıflık ve çaresizlikler nedeniyle kendi sorunlarını çözecek durumda değildir
Kurtarıcı-kurban, içindeki zayıflık ve çaresizlikler nedeniyle kendi sorunlarını çözecek durumda değildir. Bu yüzden sorunların üzerini örtme davranışı geliştirmiştir. Sanki her şey yolundaymış gibi davranırlar güçleri yettiğince. Kendisini çaresiz hissetmemek için hep başkalarının sorunlarıyla ilgilenir. Nasılsa çocukluğundan itibaren kendi ihtiyaçlarını ötelemeyi öğrenmiştir. Kurtarıcı-kurban aslında bu duruma içten içe hep içerler. İçinde kocaman bir kurban benliği taşımaya devam eder. Öte yandan, başkalarının ihtiyaçlarını öncelemek, kurtarıcı kurban için harika bir bahanedir. O hep başkalarını öncelediği için, hep verici olduğu için, kendisini hep başkalarına adadığı için mutsuzdur, ya da başarısızdır. Bu bahaneler, kurtarıcının kendi sorumluluğundaki başarısızlıklar için vazgeçilmez bir savunma mekanizması olur. Böylece kurtarıcı- kurban, bir şeyler gerçekten raydan çıktığında, kendi hayatına dair somut sorunlar baş gösterdiğinde daha önceden yaptığı fedakarlıkları gözler önüne sererek başkalarını kolayca suçlayabilecektir. Bu çoğu zaman fedakarlık yapılan kişilerin kurtarıcı tarafından acımasızca bir bombardımana tutulmasına neden olabilir.
Kurtarıcının Zorbaya Dönüşmesi
Kurtarıcı-kurbanın zorbaya dönüşünde başkalarının kendisine ihtiyaç duymaması ya da kurtarıcının başkalarına yönelik özverili davranışlardan dolayı yorulması ve yoğun stres altına girmesi etkili olur. Kurtarıcı- kurban ihtiyaç duyulmaya öyle muhtaçtır ki, kendisine ihtiyaç olmadığında kaygıya kapılır ve hızla öfkeye sarılabilir. Nitekim kendisine ihtiyaç duyulmadığında içindeki boşluk duygusunu nasıl dolduracağını bilemez. Esasen kurtarıcı, yardım ediyor görünerek karşısındakiyle bağımlılık ilişkisi kuruyordur, çünkü ancak bu şekilde kontrolü kendi elinde tutabiliyordur.
Uzun süre performe edilen kurtarıcı rolü, kişide kendi sorumluklarından kaçma davranışını pekiştirir. Kurtarıcı artık kendi ihtiyaçlarını ve hayatını ötelemeyi kanıksamıştır. Bunu kutsal bir ritüel gibi sürdürür. Yine de kurtarıcılık öyle yorucudur ki, kurtarıcı hayatında bir şeyler ters gittiği anda içinde yatan kocaman kurban kişiliğini ortaya çıkartır ve kendi sorumluluğunda olan her başarısızlıktan dolayı diğerlerini suçlamaya başlar. Kurtarıcı, bu rolü ne kadar es vermeden sergilerse, yorgunluğu ve içinde biriktirdiği öfkesi o kadar büyük olur. Öfke patlamaları ve zorbaya dönüşmesi de bir o kadar keskin olur. Kurtarıcı artık içindeki kurbanı derinlemesine hisseden, herkesin kendisine haksızlık ettiği düşüncesiyle etrafına türlü suçlamalarla saldıran bir zorbaya dönüşmüştür. Oysa o hala bir kurban olduğuna derinden inanır.
Kurtarıcı-kurban, çözümlerinde ya da yardımlarında başarılı olamadığında etrafını kolayca nankörlükle suçlar. O herkes için fedakarlıklar yapmıştır ama insanlar onun ihtiyacı olan zamanlarda yanında değildir. Aslında ihtiyaçlarını hep ötelediğinden ve görmezden geldiğinden bunları ifade etmeyi de bilmiyordur. Öğrendiği gizleme ve maskeleme yöntemleriyle hep güler yüzlü ve halinden memnun tutumlar sergiler. Çoğunlukla da pasif agresif davranışlarla içindeki öfkeyi fedakarlık yaptığı yakınlarına boşaltır. İhtiyaçlarını ve duygularını saklamayı öğrendiği için kızgınlıklarını hep içinde tutar. Kendi tercihiyle üstlendiği yükleri taşıyamayacağını hissettiğinde biriktirdiği öfke ve kini salıverir. Birden rol değiştirip bir zorbaya dönüşebilir. Kurtarıcı-kurbanın içinde bulunduğu somut sorunlar ve geçmişteki özverilerinden kaynaklanan yorgunluk ve stresi ne kadar büyükse zorbalığa dönüşü o kadar keskin ve yıkıcı olur. Artık sadece pasif-agresyonlarla değil, açıktan zorbalığını sergilemeye başlar. Kurtarıcı kurban, zorbaya dönüştüğünün farkına bile varmaz, çünkü başkaları için öyle çok şey yapmıştır ki, herkesin bir anlamda kendisine borçlu olduğunu düşünüyordur. Bu sebeple herkesin kendisi gibi acı çekmesi ve borcunu bir şekilde ödemesi gerekir. Zorbaya dönüşen kurtarıcının içindeki kurban rolü öyle ön plana çıkmıştır ki, sergilediği zorbalıkların en büyük bahanesi bu kurban hissiyatı, en büyük meşruiyeti de kurtarıcı rolü boyunca yaptığı fedakarlıklardır.
Kurban Oyunundan Çıkmak
Kurban oyunundan çıkmak kişinin şimdiye kadar olan biten her şeyde sorumluluğun %100 kendisinde olduğunu kabul etmesiyle başlıyor. Bu, söz konusu tüm rollerle büyük bir mücadele anlamına geliyor. Kişinin her davranışında bilinçli bir farkındalıkla kendisini gözlemlemesi gerekiyor öncelikle. Alıştığı ve kendisini güvende hissettiği bu oyundan çıkmak hayatında bir devrim yaratmakla eşdeğer. Bu yüzden, dürüstçe yüzleşmeyi gerektiren her gerçek gibi sebat isteyen acılı ve zorlu bir yolculuk. Oyundan çıkmak için parola ise sorumluluk. Kişinin davranışları ve hisleri karşısında sorumluluğu tamamen üstlenmesi gerekiyor; bahaneler üretmeden her davranışın ve durumun sorumluluğunu tamamen üstlenmek.
Kurban rolüne veda
Kurban rolüne veda etmek için, acı çekmenin kutsal olduğu avuntularını bir kenara bırakmak, kendine acımaktan vaz geçmek gerekiyor. Bu durum özsaygının yeniden inşası anlamına geliyor. İçimizdeki yetişkinin kontrolü alması, yapılan davranışların sorumluluğunun tamamını üstlenmeyi gerektiriyor. Kendisi olmanın yasaklandığı ailede büyüyen kurban çocuk, gerçek benliği uyuştuğu için sahte bir benlikle yaşamına devam ettiğinden hep bir şeylere bağımlı durumdadır. Bu durum ‘onay arama bağımlılığı’ olarak açıklanabilir. Kurban rolüne veda için onay arama davranışına son verilmesi önem arz ediyor. ‘Başkalarının benimle ilgili ne düşündüğü umurumda değil, çünkü kendi hayatımın sorumluluğunu alıyorum’ cümlesinin tüm davranışlara yerleştirilmesi halinde içsel onay alınacağı için dış onaya bağımlılık da ortadan kalkıyor. Böylelikle sürekli özür dileyen, kendini suçlayan kurban kendi sorumluluğuyla davranan ve bedelini kendisinin ödediği bir yaşamı performe etmeye başlıyor. Bunun sonucunda da, çaresizliğin getirdiği zayıflık girişkenliğe ve kararlılığa çevrilmiş oluyor.
Zorba rolüne veda
Zorba rolüne veda etmek için öfkenin sağlıklı biçimde dışarı aktarılması, öfke kontrolünün sağlanması gerekiyor. Suçlama davranışının sorumluluğu üstlenmeye dönüşmesi de zorbalığa veda için gerekenlerden. Suçlama davranışı sona erdiğinde zorba kişilik, kendi içinde hissettiği çaresizlik ve zayıflığı içsel güce ve özsaygıya dönüştürüyor. Başkasından öç alma davranışının bir kenara bırakılması durumunda ise, kişi zorba performansının içindeki kurbanı tedavi etmeye başlıyor.
Kurtarıcı rolüne veda
Kurtarıcı rolüne veda etmek için, kişinin başkalarına yardım etmeyi seçtiğinde bu yardımın karşıdan gelen bir talep üzerine mi yoksa böyle bir talep gelmeden sorunun üstüne atlamak şeklinde mi geliştiğinin ayırdında olması gerekiyor. Kurtarıcı kendisini aciz hissettiği için başkalarına yardım ediyordu. Ebeveynini düzeltemediğinden, hayatı boyunca düzeltecek bir şeylerin peşinde olduğu için o bir kurtarıcıydı. Oysa işler yolunda gitmediğinde kendisi de tam bir zorbaya dönüşebiliyordu. Bu yüzden kurtarıcı rolünden sıyrılmak için ebeveynlerinin sorumluluğunun reddi, gerekli şartlardan. Sonrasında başkalarının hayatını kolaylaştırma davranışının kendisinde yarattığı tatmin duygusunun ayırdına varması gerekiyor kurtarıcının. Bu yardım ve özveri davranışının kendi seçimi olduğu gerçeğiyle yüzleşmekse kurtarıcının kurban oyundan çıkmasında büyük etken. Kendi ihtiyaçlarının öneminin farkına varmak, ihtiyaçlarını karşılama yeterliliğini kendisinde görmek, ihtiyaçlarını ifade etme yeteneği geliştirmek de kurtarıcının oyundan çıkması için yapması gerekenlerden. Yardım etme davranışının temelinde yatan takdir ve onay arayışı, hatta sevgi ihtiyacı olduğunu görebilmek ise kurtarıcının dürüstçe yüzleşmesi ve ayırt etmesi gereken gerçeklerden.
[*] Bu yazı, D.Zimberoff’un ‘Kurban Tuzağından Kurtulmak’ (C Planı Yayınları) adlı kitabından esinlenerek, özgün bir anlatımla yazılmıştır. Bazı kavramlar Zimberoff’un kitabında yer aldığı şekliyle kullanılmıştır.
deliliksozlesmesi@gmail.com
8 Yorum
Zeynep
Adeta kitabi yeniden yazmissiniz, ben kitaptan dahî bu kadar net algilayamamistim bu ucgendeki kronik iliskiselligi.
Tesekkurler..
❤
deliliksozlesmesi
güzel geri dönüş için ben teşekkür ederim:)
Sevgi
Harika bi yazı ve anlatım olmuş.Teşekkürler.
deliliksozlesmesi
ben de teşekkür ederim yorumunuz için
Geri bildirim:
Geri bildirim:
ibrahim
emeğinize sağlık, farkındalık kazandıracak bir yazı olmuş
deliliksozlesmesi
Teşekkürler