Unorthodox: Size de Bir Yerlerden Tanıdık Geldi mi?
Unorthodox , Mart’ın son günlerinde Netflix’te mini dizi olarak girdi yayına. Yapım, sinematografi açısından uzmanlarınca analiz edilir elbette. Ancak, ultra Ortodoks Yahudi cemaatine(Hasidik) mensup genç bir kadının hikayesini konu alan bu dizinin sosyolojik, psikolojik, siyasal, feminist ve dinsel bakış açılarıyla pek çok kez gündeme oturacağını, bolca tartışılacağını şimdiden söylemeli. Öyle ya, başkarakter Esty’nin baskın ataerkil bir sisteme ve katı dini kurallara dayalı küçük ve kapalı bir topluluktan kaçma ve bambaşka bir dünyada ayakta kalma çabası için sosyal bilimlerin her dalının söyleyecek ciltler dolusu sözü olmalı.
Kimdir Bu Hasidikler ve Neden İlgi Çekiciler?
Unorthodox, Yahudiliğin ultra-aşırı orthodoks bir kolu olan Hasidikleri (İbranice Hasidim- dindarlar anlamında) konu alır. Dizi, bu cemaatin hangi ülkede olursa olsun konuşmaktan vazgeçmediği Yidiş dilinde olması açısından da ilgi çekicidir. Kudüs’te, New York’ta ya da Londra’da rastlamış olabilirsiniz siyah uzun kıyafetli, siyah şapkalarının iki yanından uzanan lüleleri (peyot: Sırat köprüsünden geçerken Tanrı’nın onları bu uzun favorilerden yakalayıp cennete atacağına inanılır) olan bu insanlara. Çünkü Holokost’tan kurtulanlar en çok o bölgelere yerleşmiş, Nazizmin ve Antisemitizmin hem Avrupa’da hem de Ukrayna’da odağı olan cemaatlerini ayakta tutabilmek için ölen her kurbanın yerine bir çocuk mottosuyla ortalama 7-8 çocuk sahibi olarak yüksek bir nüfusa erişmişlerdir. Her ülke ve iklimde aynı giyinirler, çünkü kıyafetleri ve yaşam tarzlarıyla 18.yüzyılın sonlarında Doğu Avrupa’da yaşayan atalarının zaman ve mekanında asılı kalmışlardır.
Hasidiklere havaalanlarında ya da AVM’lerde kimseyi umursamadan topluluk halinde bir ileri bir geri sallanarak ibadet ederken de denk gelmiş olabilirsiniz. Çünkü Hasidikler Musevi geleneğine coşkulu ibadeti getiren gruptur. İbadetlerini yaparken kollarına omuzdan bileğe kadar sardıkları deri parçasını ve alınlarındaki siyah kare kutucuğu fark etmişsinizdir. Bu tefilindir ve içinde Tevrat’tan ayetler yazılı parşömenler içerir. Tefilin, kişinin düşüncesi ve eylemleriyle kendisini Tanrı’ya adadığını simgeler.
Hasidikleri bir Filistinle dayanışma yürüyüşünde de görmüş olabilirsiniz. Yahudilerin, üstelik ‘koyu’ Yahudilerin İsrail karşıtı gösteride olmaları oksimoron gibi görünse de durum pek de öyle göründüğü gibi değildir. Siyasal açıdan Filistinlilerin ve Hasidiklerin çıkar birliği vardır. Zira İsrail’in kurulması, Hasidiklere göre çok büyük bir hatadır ve İsrail’de yaşayan Yahudiler çok büyük bir günahın içindedirler. Hasidikler Mesih gelmeden bir Yahudi devletinin kurulmaması gerektiğine yürekten inanırlar.
Unorthodox Bize Tanıdık Geldi
Dizi yayına girdikten birkaç gün sonra Türkiye sıralamasında ilk 10’a girdi. Bu durumda karantina günlerinde bolca kitap ve Netflix döngüsüne düşmüş popülasyonun etkisinin olduğunu varsaymakla birlikte, Unorthodox’un bize bir yerlerden tanıdık gelmesi ihtimali de azımsanmamalı. Dinler tarihine ya da farklı kültürlere ilgiliyseniz Unorthodox zaten hemen ilginizi çekmiş, bir çırpıda da bitirmişsinizdir bu mini diziyi. Bu ilgi alanı odaklı izleyici kitlesini çıkarttığımızda toplum olarak kapalı cemaatlere ilişkin kültürel ve sosyal geçmişimiz, duyduklarımız ve belki yaşadıklarımız algıda seçicilik için devrede.
Unorthodox, Esty’nin değil de, henüz ergen diyebileceğimiz bir yaşta, naif ama geleneklerin ve katı din kurallarının baskısında kişiliğini henüz bulamamış kocası Yanky’nin de hikayesi olabilirdi elbette. Ama o zaman kapalı toplumların ve sert ritüellerin en çok kadın üzerinde hasar bırakan etkisini bu kadar vurucu anlatamazdı. Başkarakter Esty’nin kendi kapalı toplumundan çıkma çabalarının yanı sıra seküler dünyaya alışma hikayesi etrafında dönen dizideki tüm Hasidik günlük detaylar, zihin yapısı, davranışlar ve öne çıkan Moishe gibi bir karakteri gözümüz bir yerlerden ısırıyor.
Öyle ya, bambaşka bir kültüre aitmiş gibi görünen bu toplumdan Esty’nin hikayesiyle dışarı yansıyanlar, bizim de dışa kapalı cemaat ve gruplarımızdan dışarıya sızanlara benzemiyor mu? Son yıllarda kullanılan erkek egemen ve nobran dilin sokağa ve eve yansımasıyla giderek şiddet dozunun artmasından endişelenen kadınların her geçen gün bir adım daha geriye gittiği bir toplum olarak, diziden bize yansıyan detaylara bakalım biraz.
Ritüellerle Boğulmuş Bir Yaşam
613 katı kural. Hasidikler günlük hayatlarının her detayını bu dini kurallara göre şekillendiriyor. Bu kurallar sadece yasakları çizen sınırlar değil. Tuvalete nasıl gidileceğinden, yemeklerin nasıl pişirileceğine dair oldukça detaylı günlük kurallar.
Dinler tarihindeki en detaycı kitap olarak bilinir Tevrat. Etle sütü karıştırmayacaksın ayetini duymuşsunuzdur. Öyle detaylarla kişinin hayatı doldurulur ki, kişinin seçme şansı kalmaz. Yaratıcılık, kendi potansiyelini gerçekleştirme gibi kavramlar zaten literatüre girmez. Ancak ya sorumluluk? Sana söylenenin ötesinde bir şey yapma alanın yoksa sorumluluğun da olmaz ve tek tanrılı dinlerin ortak paydası olan ‘hesap verme’ ye olan inanç mantıksal olarak ortadan kalkar.
Aynı şeyi hurafelerle kültüre işlemiş Müslümanlıkta da görmüyor muyuz? Sen sadece sana söyleneni yap, hiç düşünme, aklını kullanma, zaten seçim şansın yok. Sana dini liderlerce söylenen hayatı yaşadığın sürece kurtuluşa erersin. Seçilmiş biri olursun. Yaşama ve insanlığa bir şey katmak zorunda falan değilsin. Öncekilerin, atalarının tekrarı hayatlar yaşa. Zamanı ve mekanı, iklimi, coğrafyası, kültürel şartları ne olursa olsun bire bir kopyala onları, bizdeki çoğu din liderinin iştiyakla salık verdiği gibi. İşte o zaman mümin bir kul olursun.. Unorthodox, dini perspektiften inancın içine eklenmiş, insanların yaşamlarını detaycı ritüellere indirgeyen, onları pasifleştirip fabrika ayarlarından uzaklaştıran, böyle yaparak da en üstün olduğunu hissettiren düşünsel çelişkiye ayna tutuyor.
Kimlik Veren ve Ötekileştiren Din Söylemi
Unorthodox’un, bireyi tamamen yalnızlaştıran ‘modern ve seküler dünyanın bir güzellemesi’ne indirgenmesinin haksızlık olacağını düşünüyorum. Çünkü bu mini dizi zaten, bireyin kendisini gerçekleştirmekle toplumun tekrara dayalı kalıplaşmış yapılarına uyum sağlayarak sadece toplumun kimliğine bürünmesi arasında kalması durumunu uç bir örnek ve yalın bir mesajla aktarmayı hedefliyor.
Brooklyn-New York’ta Williamsburg’ta yaşayan Satmar Yahudileri (Macaristan ve Polonya kökenli) özelinde Hasidiklerin dış dünyaya karşı kendi gönüllü karantinalarını ilan etmiş yaşamları, sosyolojik perspektiften bir iç grubun biz ve onlar söylemi üzerine kurulu. Dışarısı kötü ve yaralayıcı, kendilerinden olmayanlar düşman ve kafir. Buna dizi boyunca Hasidiklerin New York’un ortasında kendilerine ait okulları, okul servisleri, marketleri, mahalleleri, sosyal kuralları, dış dünyada olan biten her şeyden farklı gündemleriyle şahit oluyoruz.
Cemaat üyelerine yeterli eğitimin verilmemesi bir bakıma cemaat üyelerinin yine cemaat içinde kalmasını sağlamak amaçlı. Öyle ki, Tevrat ve tefsiri Tora’nın okunması dışında bilgi edinmeyen, New York’ta İngilizceyi dahi düzgün konuşamayan Hasidikler topluluklarından ayrılmak istediklerinde dünya ile baş edebilecek yeterliliğe asla sahip olamıyorlar. Bu bilgiden korkma hali, ‘üniversiteler akrep yuvası’, ‘cahil olun imanınızı kurtarın’ gibi cümlelerle son zamanlarda bizim aramızda da sesleri yükselen cemaat liderlerinin zihniyet yapısıyla fazlasıyla örtüşüyor.
Kapalı toplum üyeleri, sadece ve sadece cemaat liderlerinin ve cemaat yapısının kendilerinden beklediklerini yapmak kaydıyla var olabiliyorlar. Onun dışında bireysel bir tercih-seçim şansları yok. İradelerini cemaate teslim etmeleri karşılığında aidiyet ve güven kazanıyorlar. Bir de kimlik tabi ki. Esty’i cemaatine geri getirmek üzere peşine düşen Moishe’nin repliğinde olduğu gibi: ‘Dünya korkutucu bir yer ve cemaatine dönmediğin sürece yolunu kaybetmiş bir Yahudi olacaksın.’
Travmadan Beslenmek
Toplumsal bir kimliği diri tutmak için ötekinin düşmanlaştırılması dışında yaşanan toplumsal acıların ve travmaların canlı tutulması da etkili bir yöntem. Dünyada örneği çok bol olan, bizim kültürel haritamıza da uzak olmayan travma sevicilik Hasidiklerde fazlasıyla öne çıkıyor.
Hasidikler, ayrımcılığa uğrayan atalarını kıyafetlerini ve yaşam tarzlarını bire bir kopyalayarak hep yaşatıyorlar. Soykırıma uğramış genlerinin acı içinde kıvranması onları yeniden var ediyor. Dünyaya karışmak, ‘herkes’ gibi yaşamak yerine farklı ve özel/seçilmiş olduklarına inanıyorlar. Bu seçilmişlik duygusu ironik bir şekilde çaresizlikle ve acıyla, travmayla besleniyor.
Bu anıları taze tutmak sadece günlük yaşama yansıyan davranış ve imgelerle değil, katı söylemlerle de oluyor. Çocuklar, Holokost’ta katledilen milyonların yerine doğduklarını biliyorlar. Her Şabat’ta Mısır’dan çıkış hikayeleri ve yüzyıllardır çekilen acılarla birlikte soykırım kurbanı ataları da anılıyor. Travmayla birlikte topluluk da diri tutuluyor. Düşman daha şeytani olduğu sürece kapalı toplumun içindeki birey de kendini topluluğu içinde o denli güvenli hissediyor. Toplumla bireyin bağı, hiç ama hiç eşit olmayan şartlarda, bireyin kendi başına hiçleştirilmesiyle kuruluyor.
Unorthodox, travmanın yaşatılması ya da travmatize olaylardan uzaklaşıp yaşama devam edilmesi ikilemini Esty ve Berlin’deki Alman arkadaşı Robert arasındaki diyalogla izleyiciyle buluşturuyor. Esty’nin Berlin’deki ilk gününde tanıştığı arkadaşlarıyla gittikleri göl kenarında, karşıdaki villanın Yahudilerin ölüm emrinin verildiği bina olduğunu öğrenmesinin ardından yaşadığı duygusal gerilimi aşma çabası, dizinin en etkileyici sahnelerinden biriydi. Robert’inse eğlendikleri gölün aynı zamanda Berlin duvarından kaçanların vurulduğu göl olduğunu söyleyip, ‘bu sadece bir göl’ diyerek eğlenmeye devam etmesiyle yaratılan zıt iki bakış açısı, travmayla ya da travmasız yola devamı düşündürecek bir ayrıntıydı.
Travmanın kapalı toplumlardaki kullanışlılılığına ilişkin diğer bir örnek de Esty’nin Berlin’de peşine düşen Moishe’den. Moishe, Esty’i geri dönmeye ikna etmek için bulundukları çocuk parkının yerinde eskiden soykırıma uğramış dindaşlarının o dönem bombalanmış evinin olduğunu söyleyerek söze başlıyor. Böylece travmanın, onu yaşamayanlarca canlı tutulup, kapalı toplumun devamı için kullanıldığına bir örnek oluşturuyor.
Ve Kadın
Dışarıya kapalı her toplumda olduğu gibi, Hasidiklerde de kadının görünmez olması, onu fazlasıyla görünür ve didiklenir bir pozisyona konarak yapılıyor. Kadın toplumun ‘ahlakını’ temsil ediyor, tüm ışıklar onun üzerine çevriliyor, ama görünmez olması isteniyor. Unorthodox da bu duruma dair bir yığın örnekle dolu.
Hasidik kadınlar evlendiklerinde saçlarını kazıtıyor, yerine bir türban ya da peruk kullanıyorlar. Düğün törenlerinde haremlik-selamlık katı şekilde uygulanıyor. İffetli ve dini bütün gelin Haham tarafından kutsanıyor. Erkekler ‘doyasıya’ eğlenirken kadınlar ve kız çocukları izleyici konumda. Kadınlar yaşamın her alanında izleyici poziyonda esasen. Esty, kadının da evlilikten mutluluk bekleyebileceğini kocasına anlattığında aldığı cevabın ‘kadınların Tora’yı okuması yasak’ olması, kadının tüm çıkış yollarının kapalı olduğunu hatırlatıyor. Regl döneminde kadının ‘pis’ olarak etiketlenmesini bolca duyuyoruz dizide. Bu her ne kadar eski bir Hint geleneği olsa da, Ortadoğu halklarının tamamının eski Akkad kültürünün kadını aşağılayan etkisiyle boyandığına dair sembolik bir kanıt olarak karşımızda duruyor.
Kadının kendisiyle ilgili kararları veremiyor pozisyonda oluşu, Hasidikler gibi her toplumun ortak özelliği. Doğum kontrolünün yasak olması, görücü usulünde erken yaşta yaptığı evliliğin hiçbir alanında aktif rol alamaması, sadece ‘şu kadar doğuracaksın’ sözünün muhatabı olması dışında evliliğinde kendisini bir yabancı gibi hissetmesi.. Bunların tümü bize çok da uzak şeyler değil. Son zamanlarda sosyal medyaya yansıyan bir düğün davetiyesini hatırlayın: ‘Yusuf ve Zevcesi’. Evlenecek kadının isminin mahrem olması nedeniyle saklanmasını, yine bir kadın ‘ay ne kadar naif ve düşünceli’ yorumuyla paylaşıyor.
Hasidik kadınların doğuramadıklarında kullanım dışı olduğunu, Esty’nin kocası Yanky’nin ‘annem boşanmamızı istiyor, önümde hala çocuk sahibi olma şansım varken’ sözüyle savurduğu yok saymayla iyice anladık. Bu davranış da bize öyle çok yabancı gelmedi, değil mi? Kadına dair bir örnek de Yael’den. Dizideki seküler Yahudi kadın karakteri olan İsrailli Yael’in, Esty’nin geldiği sosyokültürel ortamı tanıyan ve onu anlayabilecek tek kişi olmasına karşın onu en çok dışlayan kişi olması da ayrıca manidar ve tanıdıktı.
Sonuç Yerine Moishe Karakteri
Unorthodox dizisinin tanıdık gelen yönlerinden en öne çıkanıyla bitirelim yazıyı. Moishe. Esty’nin kocasının kuzeni. Brooklyn’i ve kocasını terk edip Berlin’e giden Esty’e kocasından bile daha sert davranan, onu toplulukta tutmak için zorbalığa başvuran Moishe. Ait olduğu Hasidik cemaatten ayrılma çabalarında başarılı olamayarak her seferinde sürüne sürüne cemaate dönen, ama yine de cemaatinden farklı, seküler bir ikinci hayat yaşamaya devam eden Moishe.
Moishe gibi karakterler her katı dini grupta var. Şiddetle savunduğu değerleri sıklıkla delen, bir yandan da en dindar görünmeye çalışan, topluluktaki ayrık otlarına karşı en hamasi tepkileri verenler hep Moishe gibiler. Kendi bireysel sorumluluklarında başarılı olamayanların, egolarını tatmin edemediklerinden başkalarını aşağılamaları ve bunu yaparken hep bir kutsala sığınmaları ne kadar da ikiyüzlüce.
4 Yorum
HİLAL DEMİR
mükemmel bir analizdi…adeta yaşadığımız toplumun röntgeni çekilmiş…
okurken çocukluğumda hayatıma girmiş pek çok Moishe ve Yanky varmış dedim. bu tiplerden kurtulmak yıllarımı almış olsa da hiç bitmeyecekler biliyorum. firavunu desteklememek kadar musa nın yanında durulmadıkça bu yaşamlar hep öldürülecek 🙁
yanlışı desteklemiyorum diye kenardan seyreden her birey doğruyu savunmadıkça bu dünya yaşanılır kılınmyacak.
kaleminize, gönlünüze ve ilminize kuvvet diliyorum… tarihi bilgilerinize hayranlık duymamak mümkün değil. doyurucu bir yazı daha olmuş…tebriklerrrrr
deliliksozlesmesi
teşekkür ederim:)
Sena
Ancak bu kadar güzel analizi yapılabilirdi dizinin.Ben bir kaç bölüm izledikten sonra travmalarımı tetiklediği için devam edememiştim.
deliliksozlesmesi
Teşekkür ederim, çoğumuz için travma tetikleyicidir diye tahmin ediyorum, bu yüzden bize tanıdık geldi maalesef.